Uzay Çağında Bir Websiteye Hoş Geldiniz. Daha Fazla İçerik İçin Bizi Sosyal Mecralardan Takip Edebilirsiniz.

Amerika’nın Yarım Kalan Efsanesi: M1 Roket Motoru

Dünya motor teknolojisi tarihindeki en iddialı ve can alıcı ülkelerden biri -Şahsi fikrime göre- Sovyetler Birliği’nden sonra Amerika Birleşik Devletleri. İkinci dünya savaşının ardından başlayan roketçilik macerası, kendisiyle beraber fazlasıyla efsane araç, motor ve başarılar getirdi.

Bu kazanımlardan biri ise, yarım kalan bir efsane olarak adlandırılabilecek M1 roket motoru.

Ne Bu M1

En basit tanımıyla M1, insanlığı Ay’a götüren roket olan Saturn V’te kullanılan F1 motorunun bir benzeriydi. Hemen hemen kardeş olan bu motorlar, benzer amaç doğrultularına da sahipti. 1950’lerin sonunda NASA tarafından fonlanmaya başlayan proje, 1960’lardaki motor ihtiyacını karşılamak için geliştirildi.

Bu ihtiyaç önemliydi, zira bu tarz büyük motorlar Amerika’nın büyük hedefleri için vardı. İlk etapta Ay’a, ikinci etapta ise Mars’a insanlı görevler düzenlemek Soyvetler’e karşı büyük bir üstünlük aracıydı.

Sonuç olarak M1, Amerika’nın büyük projelerinde kullanılmak için geliştiriliyordu.

Teknik Özellikler

M1’in en göze çarpan özelliği, döneminde oldukça zor ve yenilikçi bir tarz olan hidrojen kullanmasıydı. 1960’ların başında gelişmeye başlayan hidrojenli roket motoru teknolojisinin ilk örneklerinden olan M1, tıpkı aynı dönemde geliştirilmeye başlayan RL-10 gibi bir öncüydü.

Bir başka zor konu, motorun kapalı döngülü olmasıydı. Motor, arta kalan egzoz gazını F1 gibi dışarı atmak yerine tekrar ateşlemede kullanıyordu. Bu da, dönemine göre oldukça iyi ve nadir bir özellikti.

M1’in en göze çarpan özelliği, oldukça büyük boyutlarıydı. Tıpkı F1 gibi oldukça büyük boyutlara sahip motor 7.75 metre uzunluğa 4.30 metre çapa sahipti. Bu seviyede bir boyuta sahip olmasında başka bir etkili faktör, vakum motoru olarak da kullanılabilmesi için nozülünün büyük tutulmasıydı.

Bir M1 prototipi test esnasında – NASA

Programın Gelişimi

M1 oldukça aktif bir geliştirme tarihine sahiptir. Dört ile beş yıllık aktif geliştirme süresi içerisinde 1963 yılında motorun daha küçük versiyonları kullanılmış, sonraki dönemlerde ise tam ölçekte parça üretilmiştir. Bu parçalar şu şekilde sıralanabilir:

  • 8 yanma odası
  • 11 gaz jeneratörü
  • 4 oksijen pompası
  • 4 hidrojen pompası

1966 yılında, projenin iptalinin sonunda roket motoru birkaç parça dışında büyük oranda kendini kanıtlamış durumdaydı. Performans verileri elde edilmiş, motorun neredeyse bütün parçalarında mekanik bir bütün sağlanmıştı.

Elde edilen performans verileri oldukça elverişliydi. 5.300 kN itki seviyesi ve 420 isp’lik bir verimliliğe sahipti.

M1 için tasarlanmış bir turbopompa modeli

Maddi İmkansızlıklar

1962 yılında NASA, Amerika’nın insanlı Ay görevi için Saturn V projesini seçti. Bu dolaylı olarak F1 ve J2’nin geliştirilmesine odaklanıldığı anlamına geliyordu. Ancak buna rağmen, Apollo projesi sonrası ileri bir görevde kullanılma ihtimali için M1 fonlanmaya devam etti.

Ancak bu durum pek uzun sürmeyecekti. Zira Amerika kongresinin, insanlı Ay’a inişten sonra NASA’ya eskisi gibi bol bir bütçe sağlamayacağı anlaşıldı. Bu, NASA için zorunlu olarak bir fedakarlık gerektirecekti.

Projenin İptali

Bu dönemlerde M1, insanlı Mars görevlerinde kullanılması muhtemel araçlarda aktif olarak rol alıyordu. Örneğin NASA tarafından incelenen gelişmiş Saturn V’nin ikinci kademesi bir adet M1 barındıracaktı. Aynı şekilde başka bir tasarım Nova’da da ön planda bir seçenekti.

Ancak kongrenin Ay’a inişten sonra bütçe kesme sinyali, NASA’nın daha büyük projelerini ağır bir şekilde salladı. NASA, az kalacak bir bütçeyle gelişmiş bir Ay veya Mars görevi yapamayacağının farkındaydı. M1 projesinin son sözleşmesi, 1965 yılında bitti. Yenilenmeyen fonlara rağmen proje 1966’ya kadar sürdürüldü.

Ancak mühendisler için para suyunu çekince, proje zorunlu olarak durduruldu. NASA artık tamamen Apollo görevlerine odaklanacaktı.


https://www.uzaycaginda.com/2022/04/19/amerikan-roketleri-neden-rus-motoru-kullaniyor/

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Related Posts
Daha Fazla

JAMES WEBB’İN AYNASINA MİKRO METEOR ÇARPTI!

10 milyar dolar bütçesi olan, NASA başkanlığında Kanada ve Avrupa Uzay Ajanslarının işbirliği içinde yürüttüğü, 15 farklı devletten 10 bin kişinin yaklaşık 20 yıldır üzerinde çalıştığı James Webb Uzay Teleskobu'nun(JWST) dev aynalarından birine mikro meteor çarptı. JWST uzun süren çalışmalar ardından 25 Aralık 2021 tarihinde uzaya fırlatılmış ve Dünya'dan 1.5 milyon kilometre uzaklıktaki yörüngesine başarılı…
Daha Fazla

Gelecekteki Mars Üsleri Nasıl Olacak?

Neden Mars'ta Bir Üs İnşa Etmeliyiz? Bu soruya önce kısa, sonra ise uzun bir cevap verelim. Kısa cevap, şu anda içinde bulunduğumuz yüzyılın verdiği imkanlarla gidip yaşam alanları kurabileceğimiz en olası gezegen Mars. Yapabildiğimiz roketlerin ve geliştirebildiğimiz tüm sistemlerin belli bir sınırı var. Başka yıldızların çevresindeki Dünya benzeri gezegenler gibi hedefler, günümüzde insanlığın yapabileceklerinin çok…
Daha Fazla

Türkiye’nin ilk uzay kuruluşu: Bandırma Füze Kulubü

1957 yılında Sputnik I’in uzaya gönderilmesinden oldukça etkilenen Bandırma Şehit Gönenç Lisesi öğrencileri tarafından Türkiye'nin ilk uzay kuruluşu olan Bandırma Füze Kulübü kurulmuştur. Bu öğrenciler, okullarda kişisel olarak atom enerjisi, dış dünya, roket ve füzeler konularında verdikleri konferanslarla ilgi uyandırır. Şehit Mehmet Gönenç Lisesinde kurulan “Füze Kulübü” 1959 yılında liseden ayrılarak “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma…
Daha Fazla

Apollo’nun İlk İnsanlı Uçuşu: Apollo 7

3 astronotun hayatını kaybettiği Apollo 1 faciasından sonra astronotların korktuğu tek şey, görevin başarısız olmasıydı. Zira Apollo 1 faciasının ardından tekrar bir insanlı uçuşta yer almak, her açıdan riskli bir durumdaydı. Aynı zamanda bu görev, Apollo 1'in yapması planlanan şeyleri yerine getirecekti: Apollo modülünü uzay ortamında test etmek ve docking manevralarını test etmekti. Bu riskli…